19 Mayıs 2010 Çarşamba

Eldeki malzemelerle eksiklerle dolu gerçek anlamda ilk pastam...

Kız kardeşim pasta kursuna katıldı bende heyecanla onunla pasta yapacağım günü bekledim
Bu akşam annemlerde kaldım sırf pasta yapabilmek için ( sanki çok ihtiyacım varmış gibi:))
saat 22:00'de başladığımız maceramız hızlandırılmış şekilde 00:00'de bitti.Arkamızdan atlı koştururmuşcasına hızlıca muzlu bir pasta yaptık. Elimizde olan ve pastamıza yetmeyen şeker hamuru ile kapladık ve dolapta dinlenmeye bıraktık. Amacımız bu akşam midemize indirebilmekti. Pasta'nın her türünü çok severim.
Kimileri şerbetli,sütlü tatlıları severken ben tercihimi genelde pastadan yana kullanırım hepte pastaneden aldığım pastalar gibi pasta yapabilmeyi hayal ederim.
Bu akşamdan sonra ilk işim Eminönü'nde pasta malzemeleri satan bir dükkana saldırmak ve ihtiyacımız doğrultusunda malzemeleri almak ve bu işi ilerşetmek olacak.
Kesinlikle ticari amaç gütmeden canım her istediğinde kendi mutfağımda canımın istediği tatları yaratmak. 
İşin püf noktalarını bildikten ve elinde malzemen olduktan sonra işler kolaylaşıyor geriye el becerisi ve yaratıcılık kalıyor sanırım.
Bu akşam bir ilkti ,bundan sonra devamının geleceğini bilin ve
 beni takip edin:)))

pandispanyam...

fırında

kremam pişiyor..

hmm nefis oldu...

şekilsiz pastam ...

elimizdeki az şeker hamuruyla şekilsiz bir şekilde kaplandı dolapta dinleniyor...

Gerçekten uykumuz gelmemiş olsaydı pastamıza bu kadar kötü davranmaz en güzel şekilde süslerdik
ama kardeşimle ikimizinde tek amacı bir an evvel bitmesi ve hemen kesip yememiz
çektiğim resimleri sıcak sıcak buraya eklemek istedim bu arada kardeşim dayanamadı ve uyudu
ben bu kadar beklemenin sonunda 1 dilim yemeden yapamayacağım.
bu arada demir ne mi yapıyor ?
Uyuyo canım oğlum:)) dünyadan bi haber vaziyette:)








18 Mayıs 2010 Salı

Gülümseyinn...



2010 YILINDA YAŞAMAK
1. Şifrenizi yanlışlıkla mikro dalga fırınınıza girmeye çalışıyorsanız
2. Gerçek iskambil kâğıtlarıyla yıllardır fal bakmadığınızı fark ettiyseniz.
3. 3 kişilik ailenize ait 15 adet telefon numaranız varsa
4. Yan masada çalışan arkadaşınıza e-mail gönderiyorsanız.
5. Arkadaşlarını ve yakınlarını arayamama sebebin e-mail adreslerinin olmamasıysa
6. Alışverişten dönerken evinizde aldıklarınıza taşımaya yardım edecek birinin olup olmadığını anlamak için cep telefonunuzu kullanıyorsanız.
7. Televizyondaki her reklâm, ekranın altında bir web adresi içeriyorsa
8. Hayatınızın ilk 20, 30 belki de 60 yılında sahip olmamanıza karşın, bugün evinizden cep telefonunuzu almadan çıkmak sizde paniğe yol açıyor ve almak için geri döndürüyorsa.
10. Sabah uyandığınızda kahvaltıdan önce online oluyorsanız
11. Gülümserken başınızı yana yatırıyorsanız  :)
12. Bu yazıyı okuyorsanız, başınızı sallıyor ve gülümsüyorsanız
13. Daha da kötüsü, bu maili kimlere forward edeceğinizi şimdiden biliyorsanız.
14. Listede 9. maddenin olmadığını fark edemeyecek kadar meşgulseniz.
15. Yukarı çıkıp listede 9. madenin olup olmadığını kontrol ettiyseniz.
VE ŞU AN KENDİ KENDİNİZE GÜLÜYORSANIZ
2010 YILINDA YAŞIYORSUNUZ DEMEKTİR.

Çok beğendim paylaşmadan geçemeyeceğim...




KAVANOZ VE KAHVE



Ne zaman; hayatında bazı şeyler çekilmez hale gelirse,


Ne zaman; yirmi dört saat kısa gelmeye başlarsa,

O zaman; kavanoz ve iki fincan kahveyi hatırlayınız…

İşte kavanoz ve iki fincan kahvenin hikayesi şöyle;
Bir gün bir felsefe profesörü, elinde bazı malzemelerle derse gelir.
Ders başladığında;
Hiçbir şey söylemeden, önüne büyükçe kavanozunu alır.



Sonda da kavanozu ağzına kadar tenis topları ile doldurur.

Ardından öğrencilerine kavanozun dolup dolmadığını sorar…
Bütün öğrenciler hep bir ağızdan dolduğunu söylerler.
Bunun üzerine;
profesör önündeki kutulardan birinden aldığı çakıl taşlarını, kavanoza döker.
Çakıl taşları kayarak, tenis toplarının aralarındaki boşlukları doldurmaya başlar.
Profesör yeniden kavanozun dolup dolmadığını sorar.
Öğrenciler yine hep birlikte;
‘evet doldu’ derler.
Profesör bu defa da, masanın üzerindeki diğer kutuyu eline alır ve içindeki kumu yavaşça kavanoza döker.
Tabii ki kumlar da çakıl taşlarının aralarındaki boşlukları doldurur.
Profesör yine aynı soruyu sorar.
Öğrenciler de yine koro halinde ‘evet doldu’ derler.
Profesör bu kez ise masanın altında hazır bekleyen iki fincan kahveyi alır.
Başlar kahveyi kavanozun içine dökmeye.
Bu kez de kahve de kumların arasında kalan boşlukları doldurur.
Bunun üzerine öğrenciler gülmeye başlar…
Ardından profesör öğrencilerine nasihat etmeye başlar;
‘Bu kavanoz sizin hayatınızdır.
Tenis topları;
Hayatınızdaki önemli şeylerdir.
Yani aileniz, çocuklarınız, sağlığınız, arkadaşlarınız gibi.
Diğer şeyleri kaybetseniz de, bunlar hayatınızı doldurmaya yeter.
Çakıl taşları ise;
Sizin için daha az önemli olan diğer şeylerdir.
Yani işiniz, eviniz, arabanız gibi.
Kum ise;
diğer ufak tefek şeylerdir.
şayet kavanoza önce kum doldurursanız;
Çakıl taşlarına ve özellikle de tenis toplarına yeterli yer kalmaz.
Aynı şey hayatımız için de geçerlidir.
Vaktinizi ve enerjinizi;
ufak tefek şeylere harcar, israf ederseniz;
Bu defa da önemli şeyler için vakit kalmayacaktır.
Dikkatinizi mutluluğunuz için önemli olan şeylere çevirin.
Çocuklarınızla oynayın.
Sağlığınıza dikkat edin.
Sevdiklerinizle yemeğe çıkın.
Evinizin ihtiyaçlarını karşılayın.
Öncelikle tenis toplarını kavanoza yerleştirin.
Öncelikleri, sıralamayı iyi bilin.
Gerisi hep kumdur…’

Bu arada bir öğrenci merakla şu soruyu sorar;

‘Hocam peki, o iki fincan kahve nedir?’
Profesör gülerek cevaplar ;
‘Bu soruyu bekliyordum.
Hayatınız ne kadar dolu olursa olsun;
Her zaman dostlarınız ve sevdiklerinizle bir fincan kahve içecek kadar yer vardır…

17 Mayıs 2010 Pazartesi

Heyyoooo....
İlk Blog Ödülümü canım arkadaşım Burcu'dan aldım:)
Teşekkür ediyorum çok çok çooook...
Böyle durumlarda ne yapılır bilmiyorum ama çok sevindim
tekrar teşekkür ederim arkadaşım:)))

8 Mayıs 2010 Cumartesi




İlk Anneler Günüm...
Ben işim gereği özel günlerde hep çalışıyor olurum ama çalışmam kutlamamam anlamına gelmiyor:)
Mesela Sevgililer Günü,Anneler Günü,Yılbaşı vs.
Ufakta olsa mutlaka hediyemi alır sabah erken saatte bir çiçekle sahibine ulaştırırım.
Seviyorum hediye almayı özel gün kutlamayı balık burcu olduğumdan olsa gerek:)
Ama bu sene her zamankinden çok farklı çünkü artık bende bir anneyim...
Hemde çook taze bir anne 3,5 aylık:)
Oğlum canım benim ona her baktığımda iyi ki doğurmuşum diyorum.
Ben yarın sabah oğlumu koklayıp sabah 7'de işe geleceğim ve bir çok evlat annesini sevindirmek için gelip benden çiçek alacak.Yarın yoğun,yorucu bir o kadarda keyifli ve güzel bir gün olacak.

Lütfen annelerimize  olan sevgimiz,saygımızı senede 1 güne değil bir ömre yayalım her seferinde sevgiyle kucaklayıp onları ne kadar çok sevdiğimizi söyleyelim .Ben öyle yapıyorum:))
Şimdiden tüm Annelerin bu güzel gününü kutluyorum...

4 Mayıs 2010 Salı

Eskiyi yeni yapmak


Eveeet evi tuttuk istediğim oldu,
ama bir sorun var içerisi tadilat istiyor hemde ciddi bir tadilat
mutfak,banyo kesin yapılmalı
badana-boya aynı şekilde olmazsa olmaz
bakalım ustalarla görüşmelere başladık
ilerleyen günlerde evin önceki ve sonraki hallerini koymaya başlıcam
inşallah istediğim gibi olur...
bu işler zor işler...